CENEVRE – Birleşmiş Milletler’in (BM) Cenevre’deki binası ardı ardına Türkiye’ye dair önemli konferanslara sahne oluyor. Son olarak Türkiye’de yaşanan insan hakları ve işkence konusunda Dünya İşkence Karşıtı Organizasyon (OMCT) ile Uluslararası Hukukçular Komisyonu (İCJ) tarafından bir konferans organize edildi.
Konferansta konuşmacı olarak ise, Türkiye ile ilgili işkence raporu hazırlayan BM İşkenceye Karşı Özel Raportörü Nils Melzer, İCJ Yönetim Kurulu Başkanı Massimo Frigo ile İnsan Hakları Derneği (İHD) Yönetim Kurulu üyesi Osman İşçi yer aldı.
İlk sunumu BM İşkenceye Karşı Özel Raportörü Nils Melzer yaptı. Melzer, Türkiye’de işkence iddialarına ilişkin tarafsız ve adil bir soruşturma yürütülmediğini söyledi. Yine insan hakları ihlali ve özel olarak işkence meselesinde bir cezasızlığın uygulandığının altını çizdi. Melzer, cezaevleri ve gözaltı merkezlerinde yaptığı incelemeler ile tanık anlatımları üzerinden bir rapor hazırladığını, bu raporu da dün İnsan hakları konseyine sunduğunu hatırlattı.
‘İŞKENCE SİSTEMİN BİR PARÇASI’
İnsanları iyi veya kötü diye ayırmanın tehlikeli sonuçlarının olacağının altını çizen Melzer, “OHAL süreci, insan haklarını felç ediyor. Toplum ‘biz ve sizler’ diye ikiye ayrılıyor ve bu çok tehlikeli bir durum. İnsan haklarının kutuplaşması veya ayrımcılığın düşüncede başlaması, acil durumlar ortadan kalktıktan sonra da devam edeceği için çok tehlikeli bir durum. Her şey kafalarda, OHAL kalksa bile bu kutuplaşmanın ortadan kalkması kolay olmaz” dedi.
İŞÇİ: PASAPORTUMA EL KONULDU
Konferansa video bağlantısı ile katılan İHD Yönetim Kurulu üyesi Osman İşçi ise, OHAL’den kaynaklı pasaportuna el konulduğu için konferansa fiziki olarak katılamadığını ifade etti. Maruz kaldıkları baskıların üzerinde duran İşçi, “ Yaşanan ihlallere ilişkin açıklama yapan veya itirazlarını dile getirenler ‘hain’ veya ‘terörist’ olmakla suçlanıyor” dedi.
FRİGO: OHAL AMACINDAN FARKLI UYGULANIYOR
Uluslararası Hukukçular Komisyonu üyesi Massimo Frigo da, hukukçulardan akademisyenlere kadar birçok alanda yürütülen soruşturmalara ve baskılara dikkat çekti. “Geçtiğimiz aylarda yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayı reddettiğini de gördük. Bütün bunlar mevcut yargı sisteminin bağımsız bir yargı kapasitesinde olmadığını gösteriyor” dedi.